Ne zamandır yazmak istiyordum, bugüne kısmetmiş. Yaz- Kış her mevsim zevkle gittiğim, huzurlu, sakin,
sıcakkanlı insanların memleketi Çandarlı.
Gittiğinizde ne var ki burada, çok da
gelişmemiş diye düşünüyor, fakat zaman geçtikçe asıl bu yüzden burayı
sevdiğinizi fark ediyorsunuz. Kimseler bilmesin daha da tanınmasın diye dua ederken
buluyorsunuz kendinizi.
Nasıl ulaşırım derseniz; İzmir tarafından geliniyorsa,
Menemen, Aliağa, Şakran'ı geçip Çandarlı sapağından sola dönünce 11 Km
sonra ; Bergama tarafından geliniyorsa ise Dikiliden hemen sonra sizi tüm
şirinliği ile karşılayacak Çandarlı.
Kumsalındaki armut koltuklarda
nargilenizi ve biranızı içebildiğiniz (ki biz ballı süt tercih ediyoruz),
sokakları kirlenmesin diye çekirdek ve her türlü kabuklu yemişin yasak olduğu,
denizin kıyısında Cenevizlilerden kalma kalesiyle, yaz mevsimi tıklım tıklım ve
eğlence hayatı keyifli, kış mevsiminde ise yalnız olmasına rağmen çoğu insanın
(ben dahil) daha çok gitmek isteyeceği kadar huzurlu bir yer .
Düşünün şimdi upuzun bir kordonda
yürüyorsunuz, terlediniz mi çıkarın üstünüzdeki T-shirt ü atlayın denize , çıkınca
hemen denizin üzerindeki Deniz Restoranda indirin balıkları mideye. Uykunuz mu
geldi Restoranın karşısında Kaffe Pansiyonda konaklayın (hatta altındaki cafesinin ve candan sahiplerinin de tadını çıkarın) yanındaki Veli Ustadan dondurmanızı yedikten sonra tabii.
Çandarlı eski adıyla Pitane nin
anlamı Kadın kenti, Kraliçe kentidir (burada kendimi iyi hissetmemin nedeni bu
sanırım), Amazon kadın savaşçılar yöreye egemen olmuşlar ve Pitane başta olmak
üzere birçok kıyı kentin kurucusu olmuşlardır. Anlamı da buradan gelmektedir.
Şu anki ismi olan Çandarlı nın
isim babası ise Halil Paşa’dır. Hikayesini kısaca anlatmak gerekirse ;
1430 yılında II. Murat zamanında sadrazam olan Halil Paşa,
Fatih'in ilk yıllarına değin 24 yıl bu görevde kaldı. Soylu bir aileden gelen
Çandarlılılar, Osmanlı yönetiminde I. Murat'tan beri kaz askerlik, sadrazamlık
gibi görevlerde buluna geldiler.
Kökenleri Ankara'nın Nallıhan İlçesine bağlı Cendere Köyüne
dayanmaktadır. Ancak Cendere demek yerine
Çandarlı deyişi daha çok tutulmuştur.
II. Murat iki kez padişahlığa oğlu Fatih'i getirip denemek
istemiş, fakat çocuk yaşta olması ve Balkanlarda Haçlı ordularının görülmesi
üzerine sadrazam Çandarlı Halil Paşa'nın İsteğiyle II. Murat tekrar tekrar
padişahlığa çağırılmıştır. Küçük Mehmet bunları o zaman kabul etmesine ve hatta
babasını göreve çağırırken “eğer padişah ben isem size emrediyorum, yok padişah
siz iseniz derhal ordunun başına geçiniz” dediği halde sonradan kışkırtmaların
nedeni ile Çandarlı Halil Paşa'ya kin beslemeye başlamıştır.
Fatih; İstanbul'un fethine karar verdiği sırada
Çandarlı'nın yapıcı eleştirilerine, Haçlı Ordularının başımıza musallat
olacağına ilişkin sözlerine de alınmış ve İstanbul'un fethini istemiyor, Bizans
ile iş birliği içinde, Fatih'in başarılı olmasına fırsat tanımayacak gibi
dedikodularla iyice şişirilmişti. İşte bu gibi nedenlerden ötürü İstanbul'un
fethinden sonra Çandarlı Halil Paşa'nın sadrazamlığına son verdi ve 1453'te
öldürttü.
Şu aralar Türkiye de
en büyük, dünyada ise sayılı büyüklükte olacak Çandarlı Limanı yapımına başlandı, bu gidişle çok yakın bir zamanda o huzurlu küçük yer, tıklım tıklım
kalabalık bir yazlık mekana dönüşecek bunu bilmek çok üzücü.
Çandarlı’nın sahilinde denize
girebilirsiniz ama bunun yanında muhteşem koyları da mevcut, Dikili – Çandarlı
arasında Kayra Beach (kesinlikle tavsiye ediyorum, zeytin ağaçlarının arasından
girip, çimenlerin üzerinde güneşlenebilir, pırıl pırıl sularında yüzüp,
dubasında keyif çatabilirsiniz), Ayazma Beach, Bademli , Hayıtlı Koyu, Garip
Adası... bunlardan sadece bir kısmı.
Yaz Kış sizi kucaklamaya hazır
Amazon Kadınlarının sahil kasabasında mutlu anılar biriktirmeniz dileğiyle.
Herkes bira içerken ya da çay içerken biz ballı süt içeriz. Kordonunda sevgiyle yürür, tertemiz havasında dalga sesleri orkestrasından güpgüzel nağmeler dinleyerek dolaşırız sakın kaldırımlarında, tavlada sevdiğimize hezimete uğrarız.kimse bilmesin biz tavla oynarken sevdiğimizin gülen gözlerinde kaybolup gitmeyi severiz derinlerde.aman kimse bilmesin...
Herkes bira içerken ya da çay içerken biz ballı süt içeriz. Kordonunda sevgiyle yürür, tertemiz havasında dalga sesleri orkestrasından güpgüzel nağmeler dinleyerek dolaşırız sakın kaldırımlarında, tavlada sevdiğimize hezimete uğrarız.kimse bilmesin biz tavla oynarken sevdiğimizin gülen gözlerinde kaybolup gitmeyi severiz derinlerde.aman kimse bilmesin...
YanıtlaSilSen var ya sen, varyaaaaaa. Söylenecek tek kelime bırakmamışsın ilk defa sustum, saygıyla eğiliyorum önünde sadece... Ha bir de seni seviyorum :)
YanıtlaSilBen zaten çok seviyorum, kendimi cevap vermemiş gibi hissettim şimdi tekrar okuyunca birden. Sevgilerimle nice gezilere inşallah hep birlikte
YanıtlaSil:) ÖZLEM MUTLU :)
SilBen de Dikiliciyim..Çok severim. Çok güzel anlatmışsın kalemine sağlık. Dikili için benim postum: http://www.mornings-evenings.com/dikilide-huzur/
YanıtlaSilCok tesekkurler hemencecik girip okuyacagim
Sil